9807,5%0,45
36,29% 0,03
38,05% 0,57
3425,86% 0,01
5639,62% -0,34
‘Nükleer teknolojiler, biyolojik çeşitlilik ve tarımsal ekolojinin teminatı haline gelebilir’
MUĞLA, (DHA)- MUĞLA Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevresel Sorunlar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Demirak, küresel çapta iklim krizi ve gıda güvenliği sorunlarına kapsamlı çözümler aranırken, nükleer teknolojilerin çevresel sürdürülebilirliği esas alan tarımsal ekolojiyle entegre edilmesinin hem enerji güvenliğini sağlayacağını hem de doğal kaynakların korunmasına katkı sunacağını belirtti. Prof. Dr. Demirarak, “Nükleer teknolojiler, biyolojik çeşitlilik ve tarımsal ekolojinin teminatı haline gelebilir. Örneğin, Steril Böcek Tekniği (SIT) gibi nükleer teknikler sayesinde, tarımsal üretimde kimyasal böcek ilaçlarına ihtiyaç duyulmadan zararlılar kontrol altına alınabilir ve nükleer tabanlı gıda ışınlama yöntemleriyle gıda israfı azaltılabilir" dedi.
Biyolojik çeşitliliğin korunması ve tarımsal ekolojiye geçişin sağlanması noktasında nükleer teknolojilerin kullanımının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirak, “Türkiye’nin gelecek çevresel, tarımsal ve ekonomik hedeflerine ulaşmasında, nükleer teknolojiler ile tarımsal ekolojiyi bir araya getiren bir vizyon benimsemesi kritik önem taşıyor” dedi. Türkiye’nin 12’nci Kalkınma Planı’nın, çevre dostu tarımsal uygulamalarla tarımsal ekolojiye geçişi hızlandırmayı ve aynı zamanda enerji güvenliğini sağlamak için nükleer enerji kapasitesini artırmayı hedeflediğini vurgulayan Prof. Dr. Demirak, bu planın tarım ve enerji sektörlerini sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda entegre eden yenilikçi bir yaklaşım sunduğunu ifade etti.
Nükleer teknolojilerin tarımsal ekoloji ile entegrasyonunun, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma vizyonunun temel taşlarından biri olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Demirak, “Bu vizyon yalnızca enerji güvenliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda hava kalitesinin iyileştirilmesine, biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına da katkıda bulunacaktır” dedi.
‘NÜKLEER ENERJİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE KİLİT ROL OYNUYOR’
Fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliğinin, asit yağmurları ve toprak asitleşmesi gibi etkilerle küresel ekosisteme ve gıda güvenliğine ciddi zarar verdiğini aktaran Demirak, “Nükleer enerji bu sorunların çözümünde kilit bir rol oynuyor. Nükleer enerji, kilovat saat başına yalnızca 15 gram CO₂ emisyonu ile fosil yakıtların neden olduğu yüksek emisyonları önemli ölçüde azaltıyor. Bu oran kömür için 800-1.000 gram, petrol için 600-900 gram, doğal gaz için 400-500 gram, güneş enerjisi için 30-50 gram, rüzgâr enerjisi için 10-20 gram ve hidroelektrik için 10-30 gram seviyelerinde. Bu doğrultuda, nükleer enerjinin fosil yakıt kaynaklı kirliliği azaltmada, iklim koşullarını dengelemekte, sürdürülebilir arazi kullanımını desteklemekte ve biyolojik çeşitliliği koruyarak tarımsal ekolojiye geçişi kolaylaştırmada en kritik enerji kaynaklarından biridir” diye konuştu.
‘TARIM UYGULAMALARINI İYİLEŞTİRMENİN YOLLARINDAN BİRİ NÜKLEER TEKNOLOJİLERİN KULLANIMI’
Sürdürülebilir tarım ve ekosistemlerin korunmasında nükleer teknolojilerin oynadığı önemli rolü vurgulayan Prof. Dr. Demirak, “Tarım uygulamalarını iyileştirmenin en yenilikçi yollarından biri nükleer teknolojilerin kullanımıdır. İzotop veya radyasyon tekniklerinin tarımda kullanımı, zararlıların ve hastalıkların kontrol altına alınmasına, ürün verimliliğinin artırılmasına, toprak ve su kaynaklarının korunmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olabilir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), bu alandaki bilgi birikimlerini 50 yılı aşkın süredir geliştirmektedir” ifadelerini kullandı.
Nükleer teknolojilerin kullanımıyla fosil yakıtların neden olduğu hava ve su kirliliğinin yanı sıra toprak ve bitkiler üzerindeki zararlı etkilerin de ortadan kaldırılabileceğini belirten Prof. Dr. Demirak, “Nükleer teknolojilerin tarımsal ekolojiye geçişteki rolü, bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Yenilikçi ve güvenli yöntemleri, bu önemli sektöre somut faydalar sunmaktadır. Örneğin, Steril Böcek Tekniği (SIT) gibi nükleer teknikler sayesinde, tarımsal üretimde kimyasal böcek ilaçlarına ihtiyaç duyulmadan zararlılar kontrol altına alınabilir ve nükleer tabanlı gıda ışınlama yöntemleriyle gıda israfı azaltılabilir. Ayrıca, nükleer teknolojilerle yapılan bitki ıslah çalışmaları, iklim değişikliğine daha iyi uyum sağlayabilen yeni türlerin geliştirilmesini mümkün kılmaktadır” dedi.
‘TIBBİ CİHAZLARI STERİLİZE ETMEK GİBİ GENİŞ BİR KULLANIM ALANINA SAHİP’
Bu teknolojinin kullanıldığı örneklere de değinen Prof. Dr. Demirak, “Özellikle böcek ışınlama teknolojisinin 1950’lerin sonlarından itibaren geliştirilerek birçok ülkede hastalık taşıyan vektörlerin kontrol altına alınmasında yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin, geçen yıl Bolivya'da Rosatom’un inşa ettiği Nükleer Araştırma ve Teknoloji Merkezi’ne bağlı Çok Amaçlı Işınlama Merkezi’nde sarı humma taşıyan sivrisineklerle mücadelede gama ışınlama teknolojisi kullanıldı. Bunun yanı sıra bu çok yönlü teknoloji, tarımsal ürünlerin raf ömrünü uzatmak, ürün verimliliğini artırmak ve sağlık sektöründe tıbbi cihazları sterilize etmek gibi geniş bir kullanım alanına sahiptir” diye konuştu.
Tarımsal ekolojinin, ekolojik ilkeleri tarımsal uygulamalarla birleştiren yenilikçi bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirak, Türkiye’nin bu alandaki hedeflerinin nükleer teknolojilerin desteğiyle daha ulaşılabilir hale geldiğini belirterek şunları söyledi: “Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı’nda temel hedeflerden biri, tarım sektöründeki sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla çevre dostu tarım uygulamalarını teşvik etmek ve yaygınlaştırmaktır. Bu çerçevede, 2022 yılının mart ayında Dünya Bankası, Türkiye’ye iklim dostu tarım teknolojilerini ve uygulamalarını teşvik eden projeleri desteklemek için 341,27 milyon dolarlık kredi sağlamıştır.”
Türkiye’nin enerji portföyünde nükleer enerjinin yer almasını ve nükleer teknolojilerin yerelleştirilmesine yönelik çalışmaların sürdürülmesini öngören aynı kalkınma planına değinen Demirak, “Bu kapsamda, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne ek olarak Sinop ve Trakya’da yeni nükleer santral projeleri ile enerji kapasitesinin artırılması hedeflenmektedir” dedi.
Bu kapsamlı stratejinin, Türkiye’nin enerji ve gıda güvenliği açısından sürdürülebilir bir model sunabileceğini vurgulayan Demirak, nükleer teknolojilerin agroekolojiyle entegrasyonunun geniş çapta olumlu etkiler yaratabileceğini ifade etti.