Yunan Araştırmacı-yazar Dimitris Lithoxoos tarafından 31 Ekim 2000’de Nea Anatoli gazetesinde kaleme alınmış makalede; “Tripoliçe (Tripolis) kelimesi soykırımla eş anlamlı olarak kabul edilebilir” dediği,
23 Eylül 1821’de savunmasız masum Türk halkına karşı Mora-Tripoliçe’de işlenen İnsanlık suçunun yıldönümündeyiz.
1821'de "Mora'da tek bir Türk bırakılmamalıdır" sloganı ile kuduz itler gibi saldıran Yunan vahşileri savunmasız,silahsız Türkleri çoluk çocuk demeden tamamını vahşice katletiler.
Amerikalı Tarih Profesörü Justin McCarthy’nin ifadesi ile “Avrupalı güçler nihayet 1830'da Londra Protokolü ile Osmanlı'yı Mora'da Yunan Krallığı kurmaya zorladığında o topraklarda yüzyıllardır yaşamakta olan Türk ve Müslümanlardan eser kalmamıştı.”
Yunan;Mora İsyanı'nda,
Mora'nın merkezi olan Tripoliçe'de sivil Türk halkına karşı yaptığı katliam ile tarihte eşine az rastlanır bir vahşeti gerçekleştirerek insanlık tarihinin sahifelerine halen silinmemiş kara bir sahife eklemiştir
Yunan’ın işlediği insanlık suçunu çok ünlü İngiliz yazar William St. Clair de şu kan donduran cümleleriyle anlatmış; “Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evleri cesetlerin üzerine yıkıldılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı.”
Ve bu vahşet ile ilgili yine bir İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips’in tesbitleri de şöyle;
“Üç gün boyunca şehrin sakinleri, bir vahşi çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı. Kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce işkencelere tabî tutuldu. Katliam o kadar büyüktü ki, Kolokotronis kapıdan hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını söyledi. Şehirdeki Yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetler ile doldu. Kadınların ve çocukların bulunduğu Müslüman kitleleri, yakınlardaki dağlarda sığır gibi doğrandı.”
La Edri diyor ki;”Zulm ile abad olanın ahiri berbat olur”
Ve Seneca da;”Bütün zulümler, zаyıflıktаn doğаr.” diyerek yerinde bir tesbit yapıyor.
Tarihte de günümüzde de hep zayıf ve aciz kompleksli olan ülke idarecilerinin zulüm yaptığını görüyoruz biliyoruz ve inanıyoruz ki akibetleri yandaşları ile birlikte berbat olacak!..
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri gibi;Türk askerinin süngüsünün önünden kaçtıkları günleri unutup ‘Tripoliçe Soykırımı' nı zafer günü olarak kutlayanve demokrasi havariliği yapan ABD ve AB nin şımarık beslemesi Yunanistan bu vahşetin hesabını er veya geç verecektir.
Biz Büyük Türk Millet ve Devleti olarak “Tripoliçe Soykırımı” şehidlerimizi her daim saygı ve rahmetle,katillerini lanetle ve nefretle anacak,unutmayıp,unutturmayacağız!..
16 Haziran 1919’da Malgaç Köprüsünde İşgalci Yunan müfrezesini imha ederek düşmana ilk darbeyi vurup ilerlemesini durduran Milli Mücadelemizin kahramanlarından Yörük Ali Efe’yi vefatının(23 Eylül 1951) yıldönümünde şehidlerimizle birlikte başta Büyük Atatürk olmak üzere ahirete irtihal etmiş tüm Kuva-yi Milliye kahramanlarımızı saygı,
rahmet ve minnetle anıyor ve diyoruz ki!..
“Dünya 5’den Büyük” olduğunun gereği gerçekleşince,dünün ve bu günün SOYKIRIM suçlularından uluslarası hukukun içinde hesabını mutlaka soracağız!..