Pireler berber, develer tellal iken, evvel zaman içinde kalbur saman içinde Pendik Lisesi'nde okurken.
Hocalarımız kendilerinin sordukları sorulara verilen cevaplara not verdikleri gibi talebelerin sordukları sorulara da not verirlerdi..
Hatta sorulması elzem olup ta akledip sormadığımız sorulardan da not aldığımız olmuştur..
Sakın böyle şey olmaz demeyin..
Mahut dönemin farklı ideolojik meşhur şahsiyetlerinin yetiştiği lise olmanın yanında üniversite giriş imtihanlarını en çok kazanmış öğrencilerin de olduğu lisedir. Henüz hiçbir dershanede yok..
Üniversite giriş imtihanına katılan toplam 75 bin öğrenci, kazanan 15 bin küsur öğrencinin olduğu zamanlar..
Aynı zamanda..
67 vilayetten üniversiteyi kazanmış ülke sevdalılarının Beyazıt Meydanı'nda bir araya geldiği zamanlar.
İstanbul'umuzun dünyanın merkezi oluşu gibi "Beyazıt" fikir dünyamızın merkezi.
Bu merkezde Sahaflar, Çınaraltı, Marmara Kıraathanesi, Küllük, Koska her biri ekol ve okul, sohbet okulu, fikir okulu, terbiye okulu. Zamanın edebiyatçılarının, fikir ve düşünce adamlarının, kalem ehlinin, siyasetçilerinin uğrak yerleri.
Daha sonraki yıllarda mümtaz bir sohbet yuvasına dönüşecek olan Çorlu'lu Ali Paşa Medresesi'nde henüz nargile yok, çay kahve de yok..
20 nci asra damgasını vurmuş böyle bir yer ve tarihi atmosfere sahip Beyazıt..
Gencecik yaşımızda bu atmosferde çok şey öğrendik, geleceğe ışık tutacak ciddi tecrübeler elde ettik..
Ve bu neslin ansiklopedik hacimde geleceğe aktarılacak, altın sayfalara yazılacak "hikayeleri" var..
Hüner dili olan güzel Türkçemizin belagatli fesahatli anlatımıyle..
Gelelim günümüze ve konumuza..
Her biri yüksek okul mezunu, meslek/kariyer sahibi günümüz insanlarının, sosyal medyada ki yazıları, vatsap gruplarındaki yazışmaları "lisede ki hocalarımız" tarafından değerlendirmeye tabi tutulmuş olsaydı herhalde sınıfını geçen olmazdı.
Meramlar anlatılabilir ve anlaşılabilir olmaktan çok uzakta..
Ehliyet ve liyakatin gözardı edildiği hatta önemsenmediği böyle ortamlarda mesela yargılanan kişi hakkında avukatların yanında bir gözlükçünün hemde şu kadar ceza verilmeli veya sağlık konusunda doktorların yanında bir yoğurtçunun göze pil takılmalı, dediklerini düşünelim..
Adam kalkmış tarihçiye Oğuz Han'ı, felsefeciye Eflatun'u anlatıyor, matematikçiye yedi kere dokuz kaç eder kare kökünü soruyor, sorgulamak adına..vs..
Manzara bu..
Torba dolsun kabilinden magazinleşen vatsap satırları seviyeyi seviyesizlikle bulandırıp, algının kapısını açıyorsa, olgunun terkedilmesine/unutulmasına yol açıyorsa, yandı gülüm keten helva..
Muhatapların da aklıyla alay edilircesine alıntılarla/iletilerle takdime dur demediğimizde, değil birbirimize kendimize de olan saygıyı kaybetmeye başlamışız demektir..
Sevgi saygı ve dualarımızla