Av. Selahattin Sarıoğlu

Tarih: 16.01.2024 10:40

DAHA NE YİYESİN BAŞKANIM

Facebook Twitter Linked-in


 

Malatya’mızın, birçok köyünü gezip, gördüm.
“Köylerini” demem yanlış oluyor.
Ya ne diyeceğim?
Mahallelerini.
Niye?

 


 

 

Çünkü, 2012’de çıkan Büyükşehir Yasasıyla, köyler, kasabalar da mahalle olmuştu.

 


Öyleyse, “Malatya’nın köylerini gezdim” deyip yanlış yapmamak için, “Malatya’nın mahallelerini gezdim” desem, okuyucu ne anlar bundan?
Sözgelimi, İstiklal Mahallesini, Saray Mahallesini, Uçbağlar Mahallesini anlar değil mi?
Öyleyse hangisi yanlış?
Dilek mahallesi, Gündüzbey Mahallesi gibi.


Bunun hukuki boyutu üzerinde, yani belediyelerin kaldırılması, tüzel kişilikli köy muhtarlığının, tüzel kişiliği olmayan mahalle muhtarlıklarına dönüştürülmesinin üzerinde durmayacağım.
Alışılagelmiş söylem değişikliğinin zorluğunu belirteceğim.
Çünkü öncesini bilenler olarak, Dilek Mahallesi denince kafamızda bir imaj oluşturmuyor.  
Mahalle, bir şehrin, kasabanın ve büyük köylerin içinde olan yerleşim birimleridir.
Şimdi sözgelimi Hekimhan’ın merkezinin en azından 20 Km. ötesinde Başkınık diye mahallesi var.
Bu durum sadece Büyükşehirlerde böyle. Diğer şehirlerde değişen bir şey yok.
Eskiden Büyükşehir Belediyeleri sadece merkez ilçeyi kapsıyordu, şimdi dağı, ovası, köyü, kasabasıyla. bütün ili.
Bunun adı aslında Büyükşehir değil Büyükil, Büyükvilayet olmalı.


Şunu da, şunu da yazayım diyerek çok uzattım…
CHP Battalgazi başkanıyken, bir gün Partide arkadaşlarla sohbet ediyoruz,
-Maşallah başkanımızın hiç kilosu yok diyorlar.
-Ekmek yemiyoruz. Kahvaltıda bir simidi eşimle paylaşıp yiyoruz diyorum.
-Nasıl doyuyorsunuz peki? diyorlar.
-Peynir, zeytin, yumurta, ceviz, yeşillik diye sayınca, çalışan kadın görevlimiz,
-Daha ne yiyesiniz başkanım diye sözü yapıştırıyor.
Ağzımı açamıyorum. Gülüyoruz.

 


Hekimhan’ın bir köyünde mezarlığı gezerken bir evin önünde sacda ekmek pişiren kadın ve çevresinde oturan kadınlar, erkekler gördüm.
Hanımla yanlarına gittik.
Selam verdik, “Kolay gelsin, bereketli ola!” dedik.
Onlar da güzel bir şekilde buyur ettiler.
Oturduk.
Tabii ki bilinen ilk iki soru, arka arkaya geldi.
-Nereye gidiyorsunuz? Ardından,
-Nerelisiniz?
Bir defa yolda, karı koca iki yaşlıyı durdum gidecekleri yere götürmek için davet ettim.
Adam arabanın kapısından girerken, daha oturmadan,
-Sen nerelisin? diye sordu.


Hanımı huylandı.
-Ne yapacaksın nereli olduğunu. Hele bir otur. Bunun huyu böyle işte dedi.
Köylü olarak hepimizin huyu böyle aslında.
Bir köylüye, sözgelimi,
-Bu yol Hekimhan yoluna çıkar mı? diye sorsanız, o cevap vermeden kendi sorusunu sorar,
-Nereye gideceksiniz? der.
-Ne yapacaksın nereye gideceğimizi, bu yol Hekimhan yoluna çıkar mı? onu söyle diyemezsin…
Sacda eşkili ekmek pişiren kadın,
-Ekmek yeyin diye uzatınca,
-Abla biz ekmek yemiyoruz dedim. Kadın,
-Ey, ne yiyisiniz peki? diyerek şaşkınlığını ortama yapıştırdı. 
Şakamı anlayıp,
-Ekmek bulamayınca pasta yenir diyebileceğini umsam, bilsem, onun,
-Ne yiyisiniz? sorusuna,
-Pasta yiyoruz diye cevabı verir, sonunda çok mutlu olurdum.
Bir şey demedim.
Çok eskiden olsaydı benim,” Ekmek yemiyoruz” dememe,
-Ooo… Ekmek bulmuş da yemiyi, şuna bak derdi…


Çocukluğumda, bir komşu teyzenin,
-Evimizin önündeki bahçede gök soğanlar öyle güzel duruyordu ki… Ona bakıp, ‘Ah! Bir parça ekmek olsa da şununla yesem’ diye içinden geçirdiğini anlatırken, çok duygulanmıştım.  
Bir komşunun evinde, çoluk çocuk bir sofra bezinin etrafında oturmuş, soğanı tuza batırarak ve acısından gözeleri yaşararak soğan ekmek yediklerini gözlerimle gördüm.
Ali Ercan türküsünde, kendisini, üç çocuğunu bırakıp Almanya’ya giden eşine,
-Soğan ekmek yiyelim dön gel Zeynebim diye yalvarmıyor muydu?
Çok eski tarihli bir gazetedeki ilanda,


-Karın tokluğunda çalıştırılacak işçi alınacak deniyordu.
Yine bir kadından kulaklarımla duydum,
-Buğda olmadığı için arpadan ekmek yapıyorduk. Çocukların, hepimizin ağzı arpa ekmeğinden yara oluyordu demişti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bayağı kıtlık çekilmiş hakikaten.
Sonraki yıllarda, bir üniversiteli genç, İstanbul’da, İnönü’nün yakasına yapışmış,
-Ekmek bulamıyorduk ki yiyelim diye haykırmış. İnönü de gence, o meşhur cevabı vermiş:
-Evet yavrum, sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım demiş.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —