Yerlilik ve millilik siyaset üstü bir kimlik, milletin istiklal ve istikbali için olmasa olmazdır.

Bu kutlu kimlikle, Tanrı Dağı'ndan inerek dünyanın dört bir tarafına barışı, adaleti ve hoşgörüyü taşımış bir büyük milletiz biz.

Günümüzde, tam bağımsız ve güçlü Türkiye olmak için yerliliğin ve milliliğin, devlet ve millet hayatının her alanına hâkim kılınması elzemdir.

Tarihimiz; Tanzimat'tan bugüne değin “Yerli ve Milli” olanların, kendisine ve milletine yabancılaşmış “Elin Adamı” olanlara karşı verdikleri mücadelelerle doludur.

En bariz örneğine de, Milli Sporcumuz Merih Demiral’ın, kazandığımız milli maçın bitimindeki sevinci sırasında yaptığı, Büyük Atatürk tarafından da ulusal sembol ilan edilen, birçok yerde kullanılmış Türk milletinin tarihi simgesine karşı, içerden ve dışardan yapılan saldırılara hep birlikte şahit olduk. 

Hem Türkiye'nin hem milletimizin kadim karşıtları olan başkentlerin sufleleri ile yön belirleyen, onlardan aldıkları fonlarla beslenen, içimizden çıkan ‘Közkaman’ ların, şahsi ikballeri için her yolu mübah sayarak neler yaptıklarını görüyoruz.

Milli iradeden yetki alıp, milletin kodlarına uygun, Ankara merkezli siyaset yapan siyasetçilerimizin başına dışardan destekli gelmedik iş kalmadığını da, dönem dönem birçok kez milletçe bedeller ödeyerek yaşadık!..

Çeşitli zaman dilimlerinde yaptırdıkları darbelerle, insan potansiyelimizi eritip, bizi içimize dürerek enerjimizi tükettirenler, uçağımızın burnu havaya kalkmaya başlayınca hemen içimizdeki silahlı ve siyasi görünümlü, dahası din maskeli piyonlarını harekete geçirdiler fakat bu kez 15 Temmuz’da aziz milletimizden darbe görüp yerle yeksan oldular.

Millet olarak tarihi kodlarımıza dönüp, kendi medeniyet kaynaklarımızdan beslenerek yeniden destanlaşmamız için, çağlar ötesi bir kimlik ve ideal olan “Yerlilik ve Millilik” temeli üzerinde “Yitiğimiz” olan bilimle bir an evvel buluşup teknoloji üretmemiz şarttır.

Zamanın şartlarında “At” gibi bir silahı iyi kullanan atalarımız, milletimizi dünyanın dört bir yanına taşımıştı.

Unutmamalıyız ki, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, birçok dil bilen iyi bir matematikçiydi. Gençlerimize matematiği ve felsefeyi sevdirip, mana ile sarmalanmış bilimle buluşturursak; İşte o zaman dünyadaki “Derebeyi ve Sömürge Medeniyetinin” zulmüne son verip, tüm insanlığı yeniden “Nizam ve Merhamet Medeniyeti” ile buluşturabiliriz.

Şu anda ülkemizdeki siyasi istikrarın devamı ile savunma sanayi ve uluslararası ilişkiler başta olmak üzere birçok alanda ciddi mesafeler kat ettik. 

Malum olan küresel emperyaller eliyle hızlı bir şekilde değerler erozyonuna tabi tutulmaya çalışıldığımız bu günlerde, yerli ve milli kodlarımıza daha sıkı sarılıp, bilimle buluşup, ayağımızın birini Anadolu’nun merkezine sabitleyip, diğeri ile dünyayı dolaşmalı, bunu yaparken de, küreselleşme adına bizi biz yapan değerlerimizden kopmadan, “TÜRKİYE YÜZYILI” nı tüm insanlık ile buluşturmalıyız!..

Ülkemiz; günümüzde din dil ayrımı yapmadan bütün “Mazlumların Medine’si” olup, “İmdat” diyenlere elini uzatan, ekmeğini bölüşen bir devlet, “Nizam ve Merhamet Medeniyeti” nin varisi diğergam bir millettir.

Yerliliğimizi ve milliliğimizi, birliğimizi ve beraberliğimizi muhafaza edersek, kim ne yaparsa yapsın, “Önümüzdeki Asrın Türk Asrı ve Bu Asırda En Gür Sedanın İslamın Sedası Olmasına” asla engel olamaz.

Bu duygu ve düşüncelerle; Hicri yılbaşının ve Muharrem ayının, birlik beraberlik ve kardeşlik duygularımızın pekişmesine, dünyamıza barışın, huzur ve refahın hâkim olmasına, başta Gazze, D.Türkistan, Kırım ve Arakan olmak üzere gözyaşı, zulüm, işgal ve soykırımların sona ermesine vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyor, Büyük Türk milletinin ve tüm İslam âleminin Hicri Yeni Yılını ve Muharrem ayını tebrik ediyorum.