9400,97%1,34
39,13% -0,06
44,72% 0,38
4212,59% -0,21
6745,64% 0,66
Sami Dadağlıoğlu : Sayın Bakanım; MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin mecliste grup toplantısını yaptığı konuşmayla Kürt sorunu diye adlandırılan konuda yeni bir sürece başlangıç yapıldı.Bu süreci siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalçın Topçu : Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki, Hadisi Şeriflerinde, “önce selam sonra kelam.” Öncelikle bütün seyircilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Evet. Hemen baştan şunu söyleyeyim. Bizim kardeşimiz ile bir sorunumuz yoktur asla olmadı.Adına Kürt sorunu denilmesi doğru değil. Kürt'ün Türk'le,Türk'ün Kürt'le hiçbir sorunu bu ülkede olmamıştır.Bir bölücü terör sorunu vardı.Sayın Bahçeli büyük bir siyasi risk alarak bununla ilgili çok negatif iddialara ve maksadı aşan çirkin laflara muhatap olmasına rağmen bu süreci başlattı.
Bu devlet aklıyla ve siyasi tecrübeyle yürütülen bir süreç neticesi olursa ki olacak inşallah sadece Ankara bundan faydalanmayacak,coğrafyanın ve insanlığın tamamı bundan faydalanacak.Neticede bu tür terör örgütü sadece bulundukları yere zarar vermiyordu. Dünyanın gidişatına, ticaretine, güvenliğine, her türlü işine hayata zarar veriyordu.
En büyük zararı da yıllardır 86 Milyon insanımıza ülkemize verdi.PKK terörüne neredeyse her haneden gaziler,şehitler verdik,Allah şehitlerimize rahmet etsin,gazilerimize esenlikler versin.
Irak'ta Suriye'de yaptıkları ortada. Ki bunlar Avrupa'nın bütün ülkelerinde ve bizzat Küresel Emperyaller ve Siyonistler tarafından beslenip,büyütülüp,
korunmuş ve kollanmışlardır.Evet, bu Anadolu coğrafyasında binlerce yıl içerisinde biz bir ebru olmuşuz.Birileri mozaik diyor,onu da reddediyorum.
Biz mozaik falan değiliz. Ebruyuz…Biz bir Anadolu ebrusuyuz.
Evet. Renklerimiz birbirine mecz olmuş. Herkes kendini istediği gibi tarif ediyor ama tıpkı Lozon'da, Büyük Atatürk'ün etrafında bir olan atalarımızın yaptığını yapacağız,Kürtsün demişler, ayrılın demişler.Bir saniye demiş bizim atalarımız.
Evet ben Kürt'üm, ben Çerkez'im, ben Laz'ım, Arap'ım, Arnavut'um, Boşnağım ama ben neticede bir büyük Türk milletiyim. Bu ırka dayalı bir şey değil.
Büyük Atatürk de bunun altını çizmiş.Vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk.
Ana sütü gibi helal olan bir dilin arkasına sığınarak bölücülük yapmak, bunun üzerinden terör üretmek, doğru bir şey değildi. Devlet aklıyla ve vatandaşın kahir ekseriyetinin desteği ile yürütülen bu proje,hem masada ,hem sahada takip ediliyor,bölücü terörde ısrar edilirse,bugüne kadar gördükleri muameleyi tekrar görürler. Sahipleri bile onları kurtaramaz..Bu kadar net.
Bu bölücü terör örgütü Maun'un taktiği ile kendinden öldürerek büyüme ilkesiyle,Kürdün Beşik'teki çocuğu katlettiler. Bakın ilk eylemlerine, bunu görürsünüz.Ben sizin de ifade ettiğiniz gibi partili bir siyasetçi değilim. Cumhurbaşkanı başdanışmanıyım. Yani bir devlet memuru görevi, görüyorum. Ama bunu her yerde açık bir şekilde ifade ediyorum. Şu anda ilk Cumhurbaşkanı seçiminden itibaren Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanında durmak bir partinin yanında durmak falan değil. Bazen milletlerin kaderi insanların kaderiyle çakışıyor.
Devlet-i Aliyye'de Paşa mı yoktu? Hatırlayın. O zaman Devlet-i Aliyye'nin alnı şanlı paşaları Manda tartışırken Selanikli Mustafa Kemal diyor ki geldikleri gibi gidecekler. Şimdi de Rizeli Recep Tayyip Erdoğan'la bu ülkenin kaderi çakıştı. O noktadan hareketle çok dikkatli konuşmak istiyorum. Kaba siyaset zaten benim tarzım olmadı.
Yani ülkenin kurucusu bir partinin geldiği noktaya Allah'a and olsun çok üzülüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ülkenin kurucu partisidir.Onun ötesinde demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi muhalefettir..
Yetkin ve etkin bir muhalefet olacak ki millet mevcut iktidarı yeterince değerlendirsin. Gerektiği yerde gereğini yapsın. Ama baktığımız zaman üzülerek söylüyorum seçime 3-4 sene var.Memleketin bir meselesi kalmamış gibi seçilmiş olduğu görevi yapmak yerine işte bir takım iddialar ki kendi içlerinden itiraflarla bu süreç başlıyor. 4 sene sonrası için cumhurbaşkanı olarak kendini ilan ediyor. Ana muhalefet partisi bu şahsın ikbali ile çok garip siyasi etik dışı bir takım şeyler yapıyor.
Neticede yargı el koyuyor. Bu yargıya intikal ediyor. Yargıyı törpülemek, rendelemek, yargı adamlarını suçlamak, yolsuzluk davası üzerinden bir propaganda üretmek ana muhalefet partisine yapacağı iş olmamalı.
Ana muhalefet partisinin yapacağı iş. Türkiye'nin şu, şu, şu, şu meseleleri var. Bu meseleler için benim çarem budur olmalı…
Bunu da pozitif bir dille yani yapıcı, yol gösterici ve sorumlu bir anlayışla yapması olmalıdır. Ama ne yazık ki rahmetli Deniz Bey'den bu tarafa CHP'de böyle bir sorumluluk, böyle bir anlayış göremiyoruz. Sokakta hak aranıyor.
Bir partinin legal yolları bırakarak insanları sokağa çağırması, ekonomiyi boykota davet etmesi ve ifade ettiğim gibi yargıya intikal etmiş bir mesele üzerinden ki o intikal nedeni kendi içinde olanların şikayetiyle başlayan bir şey. Buradan ülkenin şu kadar meselesi, dünyanın şu kadar meselesi varken buradan siyaset üretmeye çalışmalarına üzülüyorum. Çünkü dediğim gibi ana muhalefet bir memleket için, demokrasi için olmazsa olmazdır.
İşte bu duruma baktığımız zaman milletçe Tayyip Bey'e sıkı sıkı sarılmak lazım diye düşünüyorum.
Bilmem ne entrenasyon üyesiyim diyorsun 20 kişiyi topluyorsun.Onların kendi ülkelerinde karşılıkları yoktur. Orada Türkiye'yi enine boyuna şikayet ediyorsun.
Ve bu Atatürk'ün partisi. Dikkatinizi çekerim. Hiç mi insan okumaz İngiliz taali cemiyetiyle alakalı Büyük Atatürk'ün ne söylediğini?
Hiç mi okumaz bunu? Onun için ben tabii ki yine de dua ederim ki gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi tarihine, uygun sözcülere kavuşsun ve şahısların ikbali değil Milletin faydaları öncellensin.
Bakın bundan evvelde ne diyorlardı? Ne işimiz var Suriye'de? Bunu kim diyor?
Ölene kadar misaki milliyle Hatay’ı hasta yatağında takip eden Atatürk'ün partisinin başındaki dedi. Bir günden bir günde dönüp demedi ki sen kimsin, ne işin var burada?Ne işin var burada sen on bir bin kilometre öteden? Burada ne arıyorsun? Veyahut öbürüne demedi.Beş bin kilometre öteden burada senin ne işin var? Biz komşuyuz, bin iki yüz kilometre sınırımız var ve oradakiyle buradaki üçün ikisi birbirine akraba. Arap, Arap'ın akrabası.Kürt, Kürt'ün akrabası. Türkmen, Türkmen'in akrabası.
Kapat gözlerini yüz yıl geriye git, oradaki her yer senin ilin. Daha dün, Çanakkale'de en çok şehidimiz Halep'ten. Ama Türkiye'nin kurucusu partisinin başındaki zat dedi ki ne işiniz var Suriye'de?
Akıl tutulması devam ediyor ve ifade ediyorum tekraren. Milletimizin geleceği için umut ederim ki ana muhalefet partisi millet faydasına olan işleri önceler.
İfade ettiğiniz gibi benim de söylediğim gibi ülkede ne yazık ki bir muhalefet eksikliği var.
Biz millet olarak tarihin her döneminde zaman içten dıştan yaşadığımız bütün o kötü durumlarda zümrüdü anka kuşu gibi kül olumuş, küllerimizden tekrar doğmuşuz.Ama şu anda ifade ettiğim gibi görünen odur ki arzu edilen bir ülke hayrına muhalefet anlayışından uzağız. Yaka paça bir muhalefet var. Kişiler üzerine kişilerin ikbali ve istikbali üzerine ve ne gariptir ki Cumhuriyet'in kurucusu bir partide o partinin kökünden gelen birisi yokmuş gibi Partili olup olmadığı tartışılan bir zat-ı muhterem üzerinden ve bu şahıs yolsuzlukla yargılanıyor.
Umut da ona bağlanmış bu çok acı bir durumdur tabii. İnşallah değişir bunlar.
Siyaseten insan potansiyelimiz de buna elverişli.Ama şu anda görüken odur ki ifade ettiğim gibi dünyanın kıymetini bildiği,Tayyip Erdoğan'ın biz de kıymetini bilmemiz lazım.
Bunu onun başdanışmanı olduğu için söylemiyorum. Yani görünen köy kılavuz istemiyor.Ben bir hafta evvel sizin de malumunuz Karabağ'daydım.
Yani Türk dünyasını dolaşıyorum. Daha doğrusu Türk dünyası benim geçmişim ve misyonum itibariyle beni davet ediyor,Bizim de tabii o dünyaya kapılarımız sonuna kadar açık.
Bu aynı zamanda İslam dünyası içinde, Pakistan içinde, işte Somali içinde, Sudan içinde. Oralarda da görüyoruz ki Tayyip Bey'le alakalı bizim medeniyet coğrafyamızda da çok ciddi bir beklenti ve umut var. Bu nedenle diyorum ki şu andaki mevcut siyasi yapımıza baktığımız zaman iktidarıyla, muhalefetiyle Tayyip Bey hem Ankara'ya lazım hem medeniyet coğrafyamızdaki kardeşlerimize, mazlumlara, mağdurlara lazım.Onun için sahip çıkmak gerekiyor.
Ana muhalefeti temsil edenlerin düzeleceği kanaatini ben taşıyorum. Düzelmezse başkası yerini alır.
Sami Dadağlıoğlu : Biraz da dış politika konuşalım mı Sayın Bakanım?Türkiye önümüzdeki dönemde dış politikada sizin öngörünüz nasıl?
Yalçın Topçu : Sami Bey bu iktidar döneminde Sayın Cumhurbaşkanı'nın ilk seçimden itibaren bütün dünyanın da zaten liderleri ağzından itiraf ettiği gibi Türkiye, Türkiye'den çok büyük olduğu görüldü.
Ve bunu Ankara merkezli politikalarla, yerli-milli duruşla, dik durup diklenmeden, sevk ve idare eden Tayyip Bey'in sayesinde olduğu da hep beraber işaret ediliyor ve görülüyor.
Türkiye artık birilerinin görmek istediği gibi masada menü değil. Türkiye masada da sahada da. Belirleyici.Evet, oyun kurucu durumunda. Ve bunu yaparken birilerinin asırlardır yaptığı gibi yerin altını düşünerek yapmıyor. İnsan öncelikli yerin üstündekileri düşünerek yapıyor.
Afrika'ya el uzatıyoruz. Afrika'nın kendi liderleri söylüyor. Diğerlerinin baktığı gibi bakmadığımızı.Balkanlara el uzatıyoruz. Balkanlardakilerinin kendileri söylüyor.Arnavutluk'tan tutun, Kosova'ya, Makedonya'ya, Sırbistan'a, yani o liderlerin kendi açıklamaları var.
Çünkü bizim nizam ve merhamet medeniyetinin varisleri olarak gittiğimiz yeri ihya ve imar etmek gibi bir derdimiz var ve insan öncelikli bakıyoruz. Dinine, diline vesairesine karışmadan insanca yaşamasını sağlamak. Şu anda bu siyasetin neticesi Türkiye her masada olması gereken bir ülke.
Nerede diye bakılıyor. Bunu kim itiraf ediyor? İşte dünyanın sahip olduğunu iddia eden Amerika Birleşik Devletleri ifade ediyor.Rusya ifade ediyor. Avrupa'nın İtalya'sından Almanya'sına zorlansa da ifade ediyorlar. Hakkı teslim etmek zorunda kalıyorlar.
Bu çok önemli bir şey. Zaten jeopolitiğimiz, tarihi background'umuz. Buna birilerini mecbur birakıyor. Biz nevzur bir ülke değiliz ki.
250-300 yıllık bir ülke değiliz. Mesuliyetlerimiz var. Değil mi?
Biz anayasamızı yazıya döküp taş anıtlara yazdığımız zamanlarda bugün dünyanın sahip olduğunu iddia eden devletler tarihte yok. Devlet kurmuşuz. Devletin anayasasını yazıyla anıtlara yazmışız.Şanlı bir tarihimiz var. Bizim tarihimizde savaşlarımızın bile bir adaleti, hukuku var. Kimseye bir gecede buhar edecek bombalar atıp bitkileri, canlıları yok edecek bir soykırım işlememişiz. Sicilimiz Tertemiz.
Onun için dünyanın gerçekten şu zulüm çağında bizim medeniyetimize ihtiyaç var. Bunun adını ben nizam ve merhamet medeniyeti diyorum.
Nasıl ki Devlet-i Aliye'nin, Selçuklu'nun, geçelim öbür tarafına, Sakalar'ın, İskitler'in, Göktürkler'in, Hunlar'ın zamanında kendini kim ne şekilde tarif ediyorsa, huzurlu ve esenlik içinde yaşamışsa, İpek yolunu düşünün. Avrupa'nın bir ucunda Çin'e kadar ticaret yapıyorsunuz. Canınızdan, malınızdan eminsiniz.
İşte onun için diyorum ki nizam ve merhamet medeniyetine şu anda dünyanın ihtiyacı var. Bir millet insanlığı, bebekleri parça parça ederek insanlığı öldürüyor. Ve bunu koca koca ülkeler arkalıyor ve savunuyor.
Allah sonumuzu hayır etsin. Amin.
Bu zulmü durduracak, bu zulmü terse çevirecek ülkemizden başka bir güç ortada yok.
Onun için iyi bir yolda ilerliyoruz. Allah'ın izniyle birliğimizi, beraberliğimizi muhafaza ettikçe. Ve bu kat ettiğimiz savunma sanayi bu çok önemli.Yani tarihten bahsettik. Türk niye her kıtada var oldu? Çünkü at o zaman için bir kanattı.
Atı iyi ehlileştirmişti ve iyi kullanmayı biliyordu. Şimdi geldiğimiz noktada da peygamber efendimiz buyuruyor ki…Ya Sad at, anan babam sana feda olsun. Atan kazanır.Şimdi atan kazanıyor. Bizim ata bildiğimiz, uçura bildiğimiz çok şeyler var. Daha da iyiye gidiyor.Daha da muhteşem olacak. Artık kimsenin kapılarında bize bilmem şundan verin, bundan verin diye beklemiyoruz. Onlar bizim kapılarımızda bekliyor.
Evet. Şovmenlere itibar etmemek lazım. Kişisel ikbal peşinde hakkı hukuku sokakta arayanlara itibar etmemek lazım.
Sabırla ifade ettiğim gibi siyasi istikrarımıza sahip çıkıp inşallah bu dünyadaki zulüm eğer bitecekse Türkiye'nin o zulmü bitirecek masada elini güçlendirmek şart, vatandaş olarak da bize düşen siyasi istikrarı bozukturmamak birilerinin şovlarına kulak asmamak. Ekonomik sıkıntılar var. Çözecek kimdir?
Sabah akşam üç yıl evvel kendini aday göstermiş bir adamın ikbali için koşuşturan avaz avaz bağıran çağıranlar mı çözecek sorunlarımızı? Daha evvel çözmüş olan çözecek.
Neticede depremler yaşandı işte biliyorsunuz. Küresel felaketler. Çok zor bir dönem oldu.Bütün bu ekonomik sorunlara neden oldu ama…Çözecek de yine bu tecrübeli kadrodur.
Bunlara iyi bakmak lazım ve ifade ettiğim gibi dış politikada şu anda Türkiye masada olması gereken, beklenen, ne diyor diye dikkat edilen çünkü sahada başarısı var.
Diş işlerimiz olsun,istihbarat teşkilatımız olsun.Çok deneyimli insanların elinde yürüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın tabandan gelen siyasi tecrübesinin yanında, 23 yıla yakındır, devlet tecrübesi var.
Dış ülkelerdeki yapılan toplantılara bakın.İlgi odağı. Herkes elini sıkmak için kuyruğa giriyor.
Sami Dadağlıoğlu : Clinton-Ecevit görüşmesi.! ?
Yalçın Topçu : Yani ,Allah rahmet etsin. Ben dediğim gibi kabasiyat yapacak birisi değilim. Ama şu bir gerçek ki, dün esas duruşta karşılarında bekleyen Türkiye, bugün özgüveni yüksek, ne yaptığının farkında, ifade ettiğim gibi diklenmeden dik duran, hak ve hukuk konuşan.
Birleşmiş Milletler tarihinde var mı böyle bir şey? Muhataplarının gözüne bakarak diyeceksin ki dünya beşten büyüktür. Onun için sahip çıkmak lazım. Yani biz bazı zamanlar kıymetlerimize yeterli ilgiyi, alakayı,göstermeyiz çok çabuk küssen bir milletiz en ufak bir şeyde hemen küseriz, darılırız.Kardeşler arasında bile böyle olur.En büyük şikayetimiz ekonomi. Ekonomiyi de ifade ettiğim gibi bu kadrolar daha önce düzeltti yine bunlar düzeltecek.Peygamber Efendimiz'in ifadesi,Atan kazanır ve büyük Atatürk'ün istikbali göklerdedir. Biz hem atmayla alakalı çok ciddi bir mesafe kaydettik. Hem de göklerle alakalı.Gücün varsa adalet tayin edebilirsiniz. Zaten şu andaki dünyadaki etkinliğimizde teknolojik savunma sanayinde geldiğimiz noktanın büyük katkısı var.
Sami Dadağlıoğlu : 50 yıl sonra Türkiye sizin açınızdan nasıl gözüküyor?
Yalçın Topçu : Ben bir kere şunu söyleyeyim. 15 yaşından beri siyasetin içindeyim. O günkü şartlarda da sivil bir savaşın içerisindeydik.Büyük Atatürk'ten sonra yaşadıklarımıza bir bakalım tek parti döneminde. Her şeyin önü kesilmiş. Uçak yapıyoruz, uçağın önü kesilmiş.
Araba yapıyoruz, arabanın önü kesilmiş. Şu anda bunların önü açılıyor ve Allah'a çok şükür müteşebbislerimiz, iş adamlarımız, devletin kurumları bu işi en iyi şekilde götürüyor ve biz çok kalmayacak, 50 sene sonra falan değil. 10-15 sene sonra o kendilerini dünya devi görenlerin kulvarında,onların üzerinde bir mesafe koşusu yapacağız.Türkiye zaten şu anda bölgesinde ve dünyada müteber bir ülke. Ve dediğim gibi masada aranan bir ülke. Çok kısa sürede de her şeyde belirleyici bir ülke olacak inşallah.Buna hem insan potansiyelimiz, hem jeopolitiğimiz , hem yer altı, yer üstü kaynaklarımız ve devlet tecrübemiz yeterli .
Biz dünyanın merkezinde bir ülkeyiz. Ankara, Ankara'dan çok büyük.
Bu coğrafyanın her tarafını ortak kullandık. Üçün ikisi birbiriyle kız almış, kız vermiş. Gelin var, damat var her evde aşağı yukarı. Bu 86 milyon için geçerli.Biz bir Anadolu Ebru'su olmuşuz.Ebru bir kere yapılır. Bir daha yapılmaz. Bunun kıymetini bileceğiz.
Siyasi istikrarımızı muhafaza edeceğiz. İnsan potansiyelimiz gerçekten çok elverişli. Bizim insanımız bazı zavallıların dediği gibi, diyor ya Anadolu insanı zekasızdır vesaire, kendisinden hareketle söyleyen şahsın bizzat kendine mahsus bir durum o…
Bizim insanımız çilekeştir, dayanıklıdır, vefalıdır. Ve en önemlisi, ben bunu iftiharla söylüyorum, Türk samimiyeti vardır bizim insanımızda. Bu başka milletlere mahsus değildir.Çok açık sözlüdür,net konuşur. Evet, o samimiyetimizi kaybetmeyeceğiz. Ve en önemlisi ifade ettiğim gibi, bu sokaklara itibar etmeyeceğiz.Geçmişte sivil savaş yaşayan bir insan olarak söylüyorum.Sokağı kontrol etmek çok zordur.
Evet. Bu dünya bir köy. Bu köyün en güzel kızıdır bu Anadolu.Birilerinin bizim üzerimizdeki tarihi hesapları tükenmiş değil…Sağıyla soluyla kim hangi fikirdeyse, sokaktan medet umduğumuz zaman, birilerini ekmeğine yağçalarız. Siyasetçileri de bu noktada sorumlu davranmalı muhalefet kimse neyse, sokaktan medet asla. Siyasetin yapılacak yeri Allah'a çok şükür, Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Siyaset yolları tıkanmış kapanmış değil. Televizyonlar var, gazeteler var. İletişim parmağın ucunda artık.İnsanları Sokağa çağırmak, camileri tarif ettirmek bizim üzerimizde hesabı olanların işine yarar.
Hangi ülkenin muhalefeti başka bir ülkeye gidip, ağzını doldura doldura kendi ülkesini şikayet ediyor?İnsanımızın ferasetine, irfanına sonsuz güveniyorum. En zor anlarda biz küllerinden ayağa kalkmış bir milletiz. Muhalefetin de inşallah doğrusunu buluruz.
İstikrarımızı da bozdurmayız. Bu uçağımızın başı pistten kesildi uçuyor. Menzil kat ediyor.Çok kısa sürede o arzu ettiğimiz her alanda en yüksek hedefe ulaşacağız. Buna yürekten inanıyorum.